alice harikalar kulvarı..

üzerimdeki anlamsız yorgunluğa ve iş yapmak isterken arkadan çelme takan motivasyonsuzluğa bakarak söylemem gerekirse, bana en az üç yıllık izin lazım. 2013'in ağustosu gibi geri gelsem yeter. zaten yıllık izin diye çıkıp bir hafta tatil yapmaya çalışmak, tatilin son günlerinde "beni böyle bırakıp gidemezsin alçak" diye tatile sarılmak nasıl bir hezeyansa artık. yıllık iznin adı üzerinde değil mi? zamanı bölerken hata yapan, çalışmanın dışında hiçbir şeye vakit bulamayan insanoğlu tatil kısmını da mı halledemedi? gerçekten bu kadar beceriksiz bir türe mesup olduğum için içim acıyor. bozcaadaya kaplumbağa vizesi için başvurdum, eğer izin çıkarsa eylül itibariyle kaplumbağa olarak devam edeceğim hayatıma. kumsalda güneşlenip denize girmekten gayrı bir amacım kalmadı benim şu hayatta. insan olmanın avantajlarını bile elimin tersiyle itiyorum. hayatın cefasını çektiğim vakitler koca bir valize ancak sığarken, sefa kısmı için minik cüzdanım yetiyor.

tabi bu kadar acı çektiğim falan yok, daha da kötüsü var: hissizleşiyorum. tepki göstermem gereken yerlerde sadece bakıyor, sadece bakmam gereken yerlerde ise gözlerimi kapatıyorum. son yıllarını yaşayan iguana gibiyim, hareket bile etmiyorum akşama kadar. kafamı sağa sola çevirmeden saatlerce oturabiliyorum.
peki kalksam gitsem yıllık izne? gittiğim yere yerleşsem, hamağımda sallanıp, müziğimi dinlesem ? 4 gün sonra "tatil bitiyooooor" diye basmaz mıyım çığlığı? elem dolu gözlerle deniz kenarında uzun yürüyüşler yapıp, kumdan kale yapan çocukların kalesini yıkmaz mıyım? taş taş üstüne bırakmam. son günlerde iyice çıldırır, kaldığım pansiyonu ateşe veririm benden sonra kimse tatil yapamasın diye.tabi bu işin şarkısı. hayır hayır şarkısı deil şakası.. ben çalışırken kumlarda yuvarlanan, "su çok nefis" diye denizi öven, sürekli ağlıyor diye çocuğunu döven, kaldığı pansiyonu alkışlayıp pembe yanakları ve parmak arası terliklerle ortalıkta tavuk gibi dolaşan insanlara karşı merhametli olamam. ne adil bir kralım.
şimdilik sadece 1 haftalık yıllık izin temsiliyle mümkün bunlar.yıllık izine öyle bir gideceğim ki, benden bir daha haber alınamayacak. 30 sene sonra elimde değnek, saçlarım ağarmış gözyaşlarıyla ofise geri dönüp "yıllık derken 30 yıllık anladım pardon" diye ağlayacağım.

son duruma bakalım (yemek yedim de aklım toparlanır gibi oldu) :geri dönüşün yaratacağı tahribatla uğraşmamak için, yıllık izne gitmiyorum. yıllık derken bir haftalık izni kastetmemizi aklım hala almıyor çünkü. ben kesin bir sürü şeyi daha yanlış anladım.buna zaman da dahil.en kötü 6 eylül'de berlin-istanbul seferini yapcak uçakta boş bir koltuk benim için bekliyor olacak.

neyse bozcaada'dan yanıt gelirse, bira içen ilk kaplumbağa bile olurum. sefa kaplumbağası...