Taslak 16:44 tarihinde otomatik olarak kaydedildi!

insanların ezbere geçtiği köprülerden her seferinde aşağı düşerken fark etmiştim hayatı kendime zorlaştırdığımı, tüm beynimi tam kapasite kullansam bile herhangi bir insanın beynini bile kullanmasına gerek kalmadan hallettiği işlere yine de yaklaşamıyordum. elime yüzüme bulaştırmak konusunda master derecem var, birden dalmak ve gerçekten kopmak konulu makalelerim uluslarası birçokyayında yer aldı.

oldukça kolay görünen bir hayatım olmasına rağmen hiçbir şeyi tam yapamadım. yarıda kalmışların eksik ruhlu generaliyim, neticeye hiçbir zaman ulaşamıyorum. bir saat önce istanbul'daki işe yarar sinema salonlarıyla iligli bir rapor yazmam istendiğinde elimde asabıma iyi gelecek papatya çayımla balkonda istanbula bakarak işe yarayan hayaller kurarken buldum kendimi.dün gece de makineden çamaşır çıkarmaya karar verdiğimde, beynimi devreye sokmadan çamaşırları asmak, birkaç parça bulaşığı yıkamak ve sonra da kahve ile kitap okumak vardı aklımda. dışarıdan basit bir plan gibi gözüküyor, oysa daha makine boşalmadan yatağıma uzanıp yeni aldığım tabloya bakarken kendime geldim. hafif nemli çamaşırları çıkarırken yataktan ışınlanmış gibiydim, bir hevesle tekrar kalktım. yüzlerce kez "çamaşırları as" diye tembih ede ede gittim makineye, sepete doldurup odama çıkardım nemli cesetleri. on dakika sonra ayaklarımı tavana dikmiş tablosunu izleyen paraguaylı bir çiftçiymiş gibi davranıyordum. sepetin yarısı doluydu.yataktan kalkıp çamaşırları astım üçünmcü denemede, bulaşık yıkamak için mutfağa girdiğimde çöpün dolu olduğunu gördüm. dışarıya çöp atmaya çıkmaya karar verip yukarı çıktığımda, çöpün mutfakta kaldığını fark ettim. çöp tenekesinin yanındaydım, arabalar hızla geçiyordu ve olanca gücümle kendimden nefret ettim...

normal bir insanın beş dakikada halledeceği işler bende sonsuz bir döngüye dönüşüyordu. başka bir şey düşünmeye başlıyordum, beynim somutluktan anında kopuyordu. kendime geldiğimde başka bir yerde buluyordum kendimi, kendime geldiğimde kendime yabancılaşıyordum.seneler önce yazdığım ve mailbox'ımın en gizli köşelerinde sakladığım yazılrımın bir kısmını okuma fırsatı buldum bugün: hayattan süper keyf alan bir gerizekalıymışım,oysa bugün hayattan nefret eden bir gerizekalıyım, o dönemlerde herkes hayattan nefret eden bir gerizekalı olduğundan problem yok ama ya bugün!! aynı noktadayım. evcil bir hayvanın bile yapabildiği şeyler için konsantre olmaya çalışıyorum. bugün öğle saatlerinde bir sağlık kurumuyla iligli basit bir prosedür için uğraşmam gerekirken ben limonlu cheesecakele ödüllendirioyrdum kendimi. ne için uğrtaştım ki ne için ödüllendiriyorum ?emeklilik günlerimi görebilmek için bunu yapmam şartken, ben beynimi uyuşturan bu gerizekalılığım nedeniyle telefona sarılıp "istanbul'un uzak bir köyünde olduğumu, şehire günde bir sefer yapıldığı için en erken pazartesi gelebileceğimi" söylüyorum. reçetelerle , dilekçelerle ve ona benzer şeylerle uğraşırken üstümü başımı parçalamak isteği beynimi tamamen ele geçirdiğinden beri, hiçbir kurumun hiçbir kaydında yer almak istemiyorum. hiç yaşamamış olmak gibi, binlerce sene öncesinin bir antik kentinde yaşamış da ölmüş olmak gibi.hayatımın rotasını değiştiren ve en kolay şeyleri yapmak için bile ölümüne konsantre olmamı gerektiren o küçük kelebeği merak ediyorum. bu kadar darmadağın olmamı gerektirecek hiçbir hata yapmadım, sadece kimseyi üzmemeye çalıştım; aynı sebeple beni üzenlerden nefret etmedim. dışarıdan akıllı uslu görünürken, misafirliğe gittiğimizde tertemiz oturma odalarında oturup yediğim tatlıyı överken, neden benim de herkes gibi olamadığımı merak ettim her seferinde. neden tüm hayatımı alışkanlıklarımla şekillendiremediğimi ve neden her seferinde soru işaretlerini ağzımı her açtığımda halıya kustuğumu?

bu akşam binip yarın gelsem, öğleden sonra herşey hallolup ortalık durulunca geri dönsem fena olmazdı ama beynim plan yapmaktan tamamen istifa etmiş durumda. noktalamadan sonra boşluk bırakmam gerektiği dışında pek bir şey bilmiyorum. tam olarak üşenmek de değil, imkansızlaştırmak.hayatı kendime zorlaştırmak yerine imkansızlaştırıyorum; sonra da "neden bu kadar zor" diye şikayet ediyorum. ve işin kötü tarafı bunun farkındayım, işin daha kötü tarafı bunu düzeltemiyorum, işin en kötü tarafı bundan sonra da böyle olacak. insanların yaparken düşünmediği işler için ben tüm varlığımı kanalize edip konsantre olmaya çalışacağım. sonra bir bakacağım ki oturmuş kitabımın son sayfasını yazıyorum, tek kelimesini hatırlamadığım bir kitabım olmuş. ama inanın tek damla içmediğim halde:

"sarhoşum hatırlamıyorum"