az zaman kaldı!

akşam ne yapacağımı biliyorum,yarın da ne yapacağımı biliyorum, gelecek salı da öyle. aynı hayata devam edersem, 5 mart ve 16 temmuzda yapacaklarım da aynı şeyler olacak. geleceği görebildiğimi, ama bugünü hatırlamadığımı hissediyorum..

evlenirsem, ilk çocuğumun sevimli bir kız çocuğu olacağını, işten erken çıkıp onu parka götüreceğimi, onun hep yanında olacağımı biliyorum. ama evlenip evlenmeyeceğimi bilmiyorum. sanki, çok uzun zaman önce hayatımı bana izletmişler, ben de aklımda kalan sahneleri birleştirmeye çalışıyormuşum gibi... manası olmayan işler peşinde koşuyorum çoğu zaman.

her gün yeni bir hayattır felsefesiyle giyiniyorum üstümü. en umutlu başladığım günde bile, akşam 8 gibi umutlarım kayboluyor. kalan 4 saati, beni zehirlemesin diye kitapla filme sulandırıyorum. uzun uzun düşünmek yerine, boş boş bakmayı tercih ettiğim zamanlar artmaya başladı. başladığım her şeyi yarıda bırakıp, çoğu şeye başlamamayı tercih ediyorum. gitmek aklımın bir köşesinde, dilini bilmediğim bir ülkede yeniden başlamak, yeni bir sayfa açmak istiyorum.


aklıma avrupa düştü bir süredir. yaşamaya çalışmak yerine, hayatın dibine vurmak gerekliliği sardı dört bir yanımı.akşam 8'de taksim'den beylikdüzü'ne giden çift katlı bir otobüste tüm yolcuların uyuması bile üzmeye başladı. gece 10'da varacaklar. ve sabah muhtemelen 6'da kalkacaklar. okulda ne yaptığını anlatan çocuklarını duyamayacaklar bile. sevişmeye dermanları olmayacak, güzel bir film izleyemeyecekler. sürekli açık duran televizyonlarından, hiçbir derde derman olmaz programı izlerken içleri geçecek.

dediğim gibi, geleceği görebiliyorum. kendi hayatımda yardımcı kadın oyuncu olabileceğimi düşündükçe, içimde birisi sesini yükseltiyor. tek başıma devrim yapıyorum, bazen ağır geliyor, uyumak falan istemiyorum.tek aklımda olan şu görmediği yerleri içindeymiş gibi anlatan o adamın yazdıklarını okumak...